Kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyon (KTEPH), pulmoner tromboemboli’nin (PTE) uzun dönemde yaşam kalitesinde çok ciddi düşüşe hatta yaşam kaybına neden olan ciddi bir komplikasyonudur. Pulmoner hipertansiyonun alt sınıflarından biri olan pıhtının ya da akciğer damar duvarının yeniden biçimlenmesinin sonucunda akciğer damarlarının tıkanması ve kan akımını yavaşlatması sonucunda oluşan gidişatı kötü bir hastalık olarak tanımlanabilir.
KTEPH toplum genelindeki görülme sıklığı çok az olmakla birlikte (yüzde 0,57), akciğer damarında pıhtı atan kişilerde yani pulmoner tromboembolizm geçiren hastalarda bu oran daha fazladır (yüzde 1,5). Hastalığın görülme yaşı 60 yaş ve üzerinde artarken, çocukluk çağında görülmesi nadirdir. Akciğer damarına pıhtı atan kişilerin dörtte üçünün, bacak toplardamarlarında pıhtı oluşan kişilerin ise yarısının risk altında olduğunu da düşünürsek , daha önce pulmoner tromboemboli geçirmiş olan ve nefes darlığı şikâyeti ile başvuran her hasta KTEPH için potansiyel bir adaydır demek yanlış olmaz. Bu hastalarda multidisipliner, yani birden fazla branşın teşhis ve tedavi aşamalarına dahil olduğu bir sürecin başlaması gerekmektedir. Bu hastalarda, akciğerin normal havalandığı ancak normalden az kanlandığı bir durum söz konusudur. Bu hastalara göğüs hastalıkları, kardiyoloji, kalp ve damar cerrahisi, radyoloji nükleer tıp ve yoğun bakım branşlarının devreye girmesi ve ortak çalışması ile tanı konulabilmektedir.
KTEPH tanısı konulan hastalarda küratif tedavi cerrahi operasyondur. Dünyada ve ülkemizde farkındalığın artması ile giderek yaygınlaşmaya başlayan bu ameliyat, görüntüleme ve tanı yöntemlerindeki gelişmeler, kalp damar cerrahisinde kalp koruma tekniklerindeki ilerlemeler, ameliyat sonrası bakımda yardımcı destek sistemlerindeki ilerlemeler sayesinde düşük ölüm oranları ile uygulanabilmektedir. Temel mantık, akciğer damarlarının içerisinde bulunan ve damar içine yapışmış ve artık kronikleşmiş pıhtı materyalinin cerrahi olarak çıkarılmasıdır.
Amacımız bu hastaların da belirlenmesi ve hayatlarının kurtarılabilmesi. Farkında olmadığımız için tanı koyamıyoruz, tanı koyamadığımız için de tedavi edemiyoruz. Tanı koyarsak tedavi edebiliriz. Farkındalık günlerinin de amacı aslında bu.
Prof.Dr. Tankut AKAY
Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği Başkanı